Amerikalı tarihçi Carter Findley'in "Dünya Tarihinde Türkler" eseri, Sakalar'dan günümüze Türk tarihini kapsamlı bir şekilde inceliyor.

DÜNYA TARİHİNDE TÜRKLER adıyla Türkçeye de çevrilen THE TURKS IN WORLD HISTORY (Oxford Univ. Press, 2004)  yayımlanan bu çalışmanın, Türkçeye çevrilen versiyonu, 300 sayfayı aşkın bir hacimde Türklerin tarihini özverili bir şekilde anlatıyor. Ancak, bu zengin tarih karşısında hâlâ Osmanlı dönemine sıkışıp kalmış olmamız düşündürücü bir durum.

Findley’in eseri, Türklerin tarihini Sakalar dönemine kadar geri götürerek, yaklaşık 20 bin yıl öncesine ışık tutuyor. Bu derin tarih, Türklerin Dünya'nın en zengin kültürlerinden birine sahip olduğunu açıkça ortaya koyuyor. Ancak, Türk tarihi denilince çoğu zaman Osmanlı dönemi ya da İslamiyet sonrası dönemle sınırlı kalınıyor. Oysa ki Türk tarihinin kökleri çok daha derinlere iniyor ve bu tarih, sadece Osmanlı ile değil, öncesi ile de değerlendirilmeyi hak ediyor.

Tarihimize sahip çıkmak, sadece geçmişimizi anlamakla kalmaz, aynı zamanda geleceğimizi şekillendirir. Eğer biz kendi tarihimize gereken önemi vermezsek, başkaları bu boşluğu doldurur ve tarihimiz üzerinde kendi yorumlarını oluşturur. Tarihini bilmeyen ve ona sahip çıkmayan milletler, tarih sahnesinden silinmeye mahkumdur.

Carter Findley’in eseri, Türklerin tarihe olan katkılarını ve zengin kültürel mirasını gözler önüne sererken, bizlere de tarihimize olan sorumluluğumuzu tekrardan hatırlatıyor. Tarihimizi sadece geçmişle değil, aynı zamanda bugünle de bağdaştırarak, ona sahip çıkmak ve gelecek kuşaklara doğru bir şekilde aktarmak, her Türk vatandaşının görevidir.

Türk tarihini yalnızca Osmanlı dönemine indirgemek, büyük bir kültürel ve tarihsel zenginliği göz ardı etmek demektir. Bu sebeple, tarihimize geniş bir açıdan yaklaşmalı ve derinliklerine inmeliyiz. Carter Findley’in çalışması, bu anlamda önemli bir rehber ve ilham kaynağı olarak karşımıza çıkıyor. Bu şekilde, tarihimizi korumak ve gelecek kuşaklara en doğru şekilde aktarmak, hepimizin ortak sorumluluğudur.

(Yukarıdaki yazı sadece yazarın şahsi görüşlerini yansıtmaktadır. Yazarın kişisel fikirlerini ifade etmektedir ve herhangi bir kurum, kuruluş veya hükümeti temsil etmemektedir. Yazının içeriği, bilgi vermek ve düşünce provokasyonu yapmak amacıyla yazılmış olup, hukuki, tıbbi veya profesyonel tavsiye niteliği taşımamaktadır.)