Özel'in ifadelerine göre, eylem emeklilere, asgari ücrete ve tarımsal ürünlere zam yapılması taleplerine destek olmak amacıyla yapılmaktadır. Özel, "Bu akşam saat 9’da ayağa kalkın. Eğer emekliye, asgari ücrete zam istiyorsan; çaya, buğdaya, kayısıya, fındığa, üzüme, narenciyeye fiyat istiyorsan bu akşam 9’da başlıyoruz. Işıkları yakın, ışıkları kapatın" şeklinde çağrıda bulundu.
CHP Genel Başkanı Özgür Özel, partisinin TBMM Grup Toplantısı’nda gündeme ilişkin açıklamalarda bulundu.
“Türkiye’yi ayağa kalkmaya davet ediyoruz” diyen Özel, asgari ücret ve emekli aylıklarına artış yapılması talebiyle bugün saat 21’de ışık açıp kapama eylemi çağrısı yaptı.
Özel, “Buradan bütün Türkiye’ye sesleniyoruz. Bu akşam saat 9’da ayağa kalkın. Eğer emekliye, asgari ücrete zam istiyorsan; çaya, buğdaya, kayısıya, fındığa, üzüme, narenciyeye fiyat istiyorsan bu akşam 9’da başlıyoruz. Işıkları yakın, ışıkları kapatın” dedi.
“Aşırı sağa karşı formül soldadır, sosyal demokrasidedir”
CHP lideri Özel’in konuşmasında öne çıkanlar şöyle:
“Hafta sonu, Sosyalist Enternasyonal’in Avrupa Komitesi’nin ilk toplantısına katıldık. Toplantıda Avrupa’da aşırı sağın yükselişini, neoliberal politikaların neden olduğu gelir adaletsizliğini ve daha pek çok konuyu ele aldık. Bir konunun altını kalın kalın çizdim. Aşırı sağ ve neoliberal politikalarla mücadelenin, gelir adaletsizliği ve yoksullukla mücadelenin reçetesi, solun ve sosyal demokratların elindedir.
Toplumu göçmenler ve göçmen olmayanlar, sağcılar-solcular, mezhepler olarak bölüp, her meseleyi başka tarafa yükleyip oradan nefret üretenler Avrupa’da güçlenerek, faşizan, 80 yıl önce Avrupa’nın kurtulduğu faşizmi hortlatarak, aşırı sağı yükseltmeye çalışıyorlar. Bunun karşısında formül soldadır, sosyal demokrasidedir.
İşte 31 Mart’ta ‘Biz sizinle kavga etmeyeceğiz; emekliler, yoksullar, asgari ücretliler için kavga edeceğiz’ deyip, elimizin tersiyle kimlik siyasetini, kutuplaşmayı iten, kötü sözü duymayan, dosttan ya da karşıdan gelsin her türlü polemikten uzak duran ve sadece gerçek sorunları konuşan CHP’nin 31 Mart başarısı, bugün Sosyalist Enternasyonal’in birinci gündemidir.”
“AKP vatandaşı değil, yine yandaşı düşünüyor”
“CHP iktidarında AKP’nin yaptığı gibi biz de sıfır atacağız. Ama onlar gibi enflasyonu yükseltip, sıfırlar sığmayınca hem paradan, hem maaştan, hem etiketten sıfır atmayacağız. Öyle 6 sıfır falan atmayacağız, bir tane sıfır atacağız. Etiketten, fiyatlardan atacağız ama maaşlardan sıfır atmayacağız.
AKP’nin, MHP’nin kıymetli seçmenlerine söylüyorum; 31 Mart’ta doğru yaptınız, dürüst, çalışkan, şeffaf adaylara oy verdiniz, o günden bugüne sizi pişman etmedik, etmeyeceğiz. Gelecek seçimlerde CHP’ye, Türkiye İttifakı’na oy verdiğinizde, 10 yıl sonra cebinizdeki paranın 10 kat değerli olduğunu göreceksiniz. Bugünkü maaşı alıp, 4 liraya mazot kullandığınızı, 1 liraya ekmek aldığınızı, elektrik faturasının 500 lira değil 50 lira geldiğini düşüneceksiniz. Milli gelir artışı bu demektir.
Biz gidip AKP’ye bunu yapalım diyoruz. Gelin vergide adalet sağlayın diyoruz. Geçici, dolaylı vergileri kaldırın, zenginlerden doğrudan vergi alın diyoruz. Onlar vatandaşı değil, yine yandaşı düşünüyorlar. Ne kadar kaçabilirler bilmiyorum, çünkü vatandaş seçim istediğini her gün daha yüksek sesle söylüyor. Yapılacak ilk seçimlerde partimiz iktidar olacak, Türkiye zenginleşecek, herkes rahatlayacak.”
“Kıbrıs’a kendi uçağımızla gidiyoruz”
“20 Temmuz’da hep birlikte Kıbrıs’ta olacağız. Önceki dönem genel başkanlarımızla, 1974 Barış Harekâtı’nda bakan olan Sayın Önder Sav ile sağlığı el verirse Sayın Erol Çevikçe ile beraber ve yine Ayşe Ayata yani dönemin dışişleri bakanının kızıyla birlikte Kıbrıs’ta olacağız.
Ayşe Hanım, barış için tatile çıkmıştı. Harekâtın 50. yılında Ayşe Hanım’la birlikte adada barış, yurtta barış, dünyada barış demek üzere bir kez daha Kıbrıs’a gidiyoruz. Buradan bir kesim gerilim yükseltmeye çalışıyor.
Sayın Erdoğan’a uçakta ‘Çağırdınız, Özgür Bey geliyor mu?’ diye sordular. O da ‘Birlikte gitmeyi teklif ettik. Kendi uçaklarıyla gideceklerini söylediler’ demiş. Kişi kendi gibi bilir herkesi, 13 tane uçağı olunca herkesin uçağı var sanıyor.
AJet’teki, THY’deki tüm uçaklar CHP’nin uçağıdır. Kendi uçağımızla gidiyoruz. İhtiyaç olursa, çok zorda kalınırsa güçlüklerle kiralanır. Ama biz bir yıl önceden beri Kıbrıs’a 1974 Kıbrıs gazisi ile birlikte gitmek için çalışıyoruz. En son 174 gazi götürmek için Kıbrıs makamlarıyla mutabakata vardık.
İki gün önce gidiyoruz. Ve gittiğimizde Kıbrıs’ın yaşayan, görev yapmış tüm başbakanlarına ve cumhurbaşkanlarına, mevcut görevdekilere, kardeş partimiz CTP’ye gidiyoruz. O yüzden burada ‘Erdoğan çağırdı, Özgür Özel reddetti. Onun uçağı, bunun uçağı’ yok. Bir daveti reddetmek değil, çok önceden planladığımız şekilde, o davete kendi heyetimizle iki gün önceden gideceğiz. Ancak oradaki resmi törenlerde Türkiye’nin ana muhalefet partisini, CHP’nin 3. Genel Başkanı (Bülent Ecevit) ve o günden bu yana 50 yıldır Kıbrıs davasının arkasında duran partinin genel başkanı olarak gidiyoruz.”
“Hangi soyadını kullanacağına kadınlar karar verir”
“Torba yasada kadının soyadıyla ilgili bir düzenleme var. AYM dokuz ay süre vermişti, süre doluyordu. Düzenleme geldi, geldi deyince herhalde kadın örgütleri önce nihayet dedi. Çünkü AYM demişti ki; ikide bir bu düzenlemeyi yapıyorsunuz, doğru değil, kadın kocasının soyadını kullanır, yanında da kendi soyadını kullanır düzenlemesi eşitlik ilkesine aykırıdır. Hangisini kullanacağına kadın karar verir. AYM böyle dedi.
Bunun üzerine, AKP iptal edilen kanunu getiriyor, ancak şöyle getiriyor; bu iptal gerekçesine göre, eski kanun ‘kadın kocasının soyadını kullanır, ancak isterse kendi soyadını kullanır’daki ‘ancak’ kelimesi ‘ve fakat’ olarak değiştiriyorlar. Yani; ‘kadın kocasının soyadını kullanır ve fakat kendi soyadını da kullanır.’ Böylelikle, kadınların bir anayasal kazanımını tekrar ellerinden almaya çalışıyorlar.
Bakın biz 75 yıldır Avrupa Konseyi’ndeyiz. Dön bir bak orada bir tane var mı, ‘kadın kocasının soyadını kullanır’ diyen. Hem demokratikleşmeden bahsedeceksiniz, hem de Avrupa’da hiçbir yerde kalmamış bu uygulamayı sürdürmeye çalışacaksınız ve kadının soyadına karışacaksınız. Devlet olarak sana ne, sana ne! Kadınlar kararlarını kendileri verirler. Kadının ne yiyeceğine, ne içeceğine, ne zaman nerede dolaşacağına, hangi soyadını kullanacağına sadece kadınlar karar verir.”
“Yusuf Tekin eliyle 1 milyon öğretmen diplomasını çalacaklar”
“Öğretmenlik Meslek Kanunu bir değişiklik getiriliyor. Ama bu sefer sadece iş bilmezlik yok, ne yaptıklarını gayet iyi biliyorlar. 2002’de Sayın Erdoğan çıkıp rahmetli Ecevit’e ‘68 bin öğretmen kardeşim var, bunları madem atamayacaktın o halde neden okuttun’ dedi, o rakam şimdi 1 milyonu geçti.
Önce algı yaratmaya çalıştılar, atanamayan öğretmen dediler. Sanki bir kusurları var da atanamıyorlar ya da kendileri çok istiyorlar da atayamıyorlar gibi. Şimdi Yusuf Tekin eliyle 1 milyon öğretmen diplomasını çalacaklar. 1 milyon öğretmenin diplomasına kapkaç yapacaklar.
Ne yapacağız? Milli Eğitim Akademisi kuracağız, 1 milyon öğretmen, öğretmen sıfatını kaybedecek, öğretmen adayı olacak, bu akademiye gidecek, 2 yıl okuyacak, çalışacak, biz de ona bakacağız. 2 yıl boyunca öğretmeni izleyecek, gözleyecek, paylaşımlarına, yaşam biçimine bakacak, tercihlerini, bağlılığını, biatını sorgulayacak, ona göre karar verecek. Peki bu akademiye kaç kişi alacak? Efendim, Maliye Bakanlığı ne kadar kadro serbest bırakacak?
Maliye Bakanı bunu açıkladı, ne kadar emekli varsa o kadar serbest bırakılacağını söyledi. Bu sene 20 bin, seneye 22 bin. 1 milyon öğretmenin 22 binini akademiye alacak, kendinden olmayanı eleyecek, yandaşları atayacak. Geriye kalanlar için diyecek ki; atanmayan öğretmen kalmadı, akademi var, daha akademiyi bitirmediler. 1 milyon öğretmenin diplomasına kapkaç, yankesicilik faaliyeti yapacaklar. 'Sen öğretmen olamadın evladım' diyecekler. Parodi gibi.”